LEFKOŞA
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başkenti Lefkoşa (eski adıyla Nicosia), aynı zamanda adanın en kalabalık şehri ve en önemli kültür, sanayi ve ticaret merkezi. Kuzey Kıbrıs’ın bütün devlet daireleri Lefkoşa’da yer alıyor. Lefkoşa Surları’nın içi daha çok tarihi yapı ve eserlerle doluyken, surların dışıysa capcanlı bir şehir merkezi görünümünde. Gezilecek en önemli yerler arasında; Selimiye Camisi (eski St. Sophia Katedrali), Büyük Han, Ermeni Kilisesi, Derviş Paşa Konağı, Barbarlık Müzesi, Bedesten, Haydar Paşa Camisi, Venedik Sütunu, Etnografya Müzesi, Kumarcılar Hanı, Büyük Hamam, Arabahmet Mahallesi ve eski evleri sayabiliriz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başkenti Lefkoşa (eski adıyla Nicosia), aynı zamanda adanın en kalabalık şehri ve en önemli kültür, sanayi ve ticaret merkezi. Kuzey Kıbrıs’ın bütün devlet daireleri Lefkoşa’da yer alıyor. Lefkoşa Surları’nın içi daha çok tarihi yapı ve eserlerle doluyken, surların dışıysa capcanlı bir şehir merkezi görünümünde. Gezilecek en önemli yerler arasında; Selimiye Camisi (eski St. Sophia Katedrali), Büyük Han, Ermeni Kilisesi, Derviş Paşa Konağı, Barbarlık Müzesi, Bedesten, Haydar Paşa Camisi, Venedik Sütunu, Etnografya Müzesi, Kumarcılar Hanı, Büyük Hamam, Arabahmet Mahallesi ve eski evleri sayabiliriz.
"Kavaklar şehri" olarak da anılan Lefkoşa'nın aynı zamanda dünyanın ikiye bölünmüş tek şehri olduğunu biliyor muydunuz? Şehir "yeşil hat" diye adlandırılan bir sınırla ikiye bölünmüş durumda; Kuzey kesiminde Türkler, Güney kesiminde Rumlar yaşıyor. Arada kalan bölgedeyse Birleşmiş Milletler Barış Gücü bulunuyor. Lefkoşa, kentleşme açısından da iki bölüme ayrılıyor: Surların içine Eski Lefkoşa, dışarıda kalan bölgeye ise Yeni Lefkoşa deniyor. Eski Lefkoşa’da yollar bir hayli dar ve çıkmaz sokaklar, Yeni Lefkoşa’daysa çok daha geniş bir alanda dikey ve yatay gelişme mevcut. Dünyada eşi benzeri olmayan atmosferi ve geçmişiyle Lefkoşa, Kıbrıs adasında hüküm sürmüş bütün uygarlıklardan izler taşıyor. Bu tarihi yerlerin çoğu kentin surları içerisinde kaldığından özellikle tarih meraklıları için ilk hedef surların içi olmalı. Biz de öyle yapıyoruz…
Kısa Lefkoşa turumuza sur içini ziyaret ederek başlıyoruz. Hemen girişte yer alan Selimiye Camisi (Ayasofya / St. Sophia Katedrali), iki farklı uygarlığın izlerini taşıyan mimarisiyle ilk durağımız. Bu yapıdan kısaca bahsedecek olursak: Lüzinyanlar adaya hakim olduktan sonra Lefkoşa’nın merkezinde bir Latin katedrali inşasına gerek duymuşlar ve Paris’teki Notre Dame Katedrali’nin bir benzerini inşa etmeye karar vermişler. Gotik mimari anlayışına uygun olarak inşa edilen katedral, 1326 yılında ibadete açılmış. Lüzinyanlar’ın baş katedrali olduğu için Lüzinyan kralları ve Kıbrıs kralı burada taç giymişler. Osmanlı, adayı fethettikten sonra 1571 yılında katedrali camiye çevirmiş. 1954 yılındaysa bu camiye Selimiye adı uygun görülmüş.
Mevlevi Tekkesi’nin manevi atmosferinde sadece huzur ve dinginlik değil otantik ve fotoğraflanmaya değer keyifli dekoratif unsurlar buluyoruz. Kuzey Kıbrıs'ın ve genel olarak Kıbrıs Adası'nın tarihi hakkında hızlıca bilgi sahibi olmanızı sağlayan Etnografya Müzesi bir sonraki durağımız. Etnografya Müzesi’ndeki uzun ziyaretimizin ardından soluğu aldığımız Arabahmet Camisi kendine özgü mimarisiyle bizi yeniden kendine hayran bırakıyor.
Bu kısa Lefkoşa turumuza son vermeden önce Atatürk Meydanı’nda kısa bir yürüyüş yapıp kent surlarına çıkarak Kuzey Kıbrıs manzarasının tadını çıkarmayı ihmal etmiyoruz. Bu noktadan harika panoramik fotoğraflar çekebiliyorsunuz, biz de aynen öyle yapıyoruz.
Bütün bu saydığımız noktalar birbirine o kadar yakın ki, hepsini gezip görmek yaklaşık 3 saatinizi alıyor. Son olarak Osmanlı Dönemi'nin kervansarayı olan Büyük Han. Büyük Han’dan da kısaca bahsedelim: Kıbrıs’ın en büyük hanlarından biri. Ortasında bir avlu, avlunun ortasında ise bir mescit ile abdest alanlar için bir çeşme bulunuyor. Birleşik Krallık hâkimiyetinde ilk olarak hapishane, daha sonra ise fakirler için barınak olarak kullanılmış. 1990’lı yılların çoğunluğunda tamirat altında olan han, şimdilerde pek çok dükkanın ve galerinin bulunduğu bir sanat merkezi halini almış. Özellikle handa bulunan pazar yerinde alışveriş yapmak çok keyifli. Ayrıca yine han içerisinde birkaç restoran, kahvehane ve hediyelik eşya dükkanı mevcut. Büyük Han’ın tepesine çıktığınızdaysa Selimiye Cami’ni farklı bir açıdan görerek fotoğraflayabiliyorsunuz.